Kanser herkesin korkulu rüyası. Ölümle eşdeğer kabul edilen bir hastalık. Yaşanan tecrübeler hepimizin bilinçaltını şekillendiriyor ve kanser sözünü duyduğumuz anda yıkılıyoruz. Ama gerçek öyle mi?


Birinci hata, kanseri bir enfeksiyon gibi düşünmek. Tek bir sebep var, dolayısıyla tek bir ilaçla iyileşebilir.

Oysa ortada bir mikrop yok. Tam tersine kontrolsüz şekilde üreyen bir grup hücre var ve bu hücrelerin tamamı da aynı karakterde değil bazıları daha saldırgan ve tehlikeli.
Bunun dışında kansere neden olan tek bir etken de yok. Her kanser için farklı sebepler olduğu gibi, yaş, sigara, genetik yatkınlık, obezite, radyasyon, zayıf bağışıklık sistemi, depresyon, suni maddelerin tüketimi gibi tüm kanserler için geçerli olan sebeplerde var.

O zaman ikinci hata, kanserde tek bir tedaviden şifa ummak olarak ifade edilebilir.

Kanserin çıktığı organ, hücre türleri, yaygınlığı ve sebeplerine göre önleme ve tedavi seçenekleri değişiyor. Kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi ve cerrahinin hepsinin etkili olabildiği durumlar var.
Eğer size Küba aşısı gibi tek bir tedavinin kanserlerin tamamına iyi geleceği ifade ediliyorsa, şüphe duymanızı öneririm. Bunu söyleyen kişi ya konunun uzmanı değildir, ya da kötü niyetlidir.

Bunları söylemek kolay ama netice olarak ne yapalım? Sonuçta canı burnuna gelmiş insanlardan bahsediyoruz.

İyi araştıralım.
Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, insanoğlu meme, kalın bağırsak, prostat, kan, böbrek ve cilt kanserlerinde çok büyük başarılar elde etti. Bu hastalıklara yakalananlar uzun yıllar normal şekilde hayatlarını sürdürebiliyorlar.
En sorunlusu hala akciğer kanseri. Hastaların çoğunluğu ileri aşamada teşhis ediliyor ve tedavileri çok zor oluyor. Ama son yıllarda ciddi başarılar elde edildi. Yine de daha uzun bir yolumuz var.

Küba aşısı, immünoterapi, hedefe yönelik tedavi vesaire vesaire, tüm bunların tedavide bazı rolleri olabilir. Bir grup kanserde ve belirli aşamalarda. Ama tüm kanserlerde mi?
Tabii ki hayır!

Önümüzde çok iyi bir örnek var. Dünyanın en zengin insanlarından Steve Jobs!
Nadir görülen ve yavaş ilerleyen bir pankreas kanseri türüne yakalanıyor. Önce teşhisi kabullenemiyor ve bir yıl kadar bitkisel tedavilerle oyalanıyor.
Sonuçta hiçbir fayda görmüyor ve hastalık ilerliyor. Sonrasında ameliyat, çeşitli kemoterapiler, hatta karaciğer nakli dahi oluyor. Nihayetinde teşhisten 6-7 yıl sonra hayatını kaybediyor.
Sınırları sonuna kadar zorlasa da, artık yapacak bir şey olmayan noktaya gelen Steve Jobs kaderine razı oluyor.
Ne üzücü ki, modern tıbbın dahi tedavi konusunda yetersiz kaldığı birçok kanser türü ve aşaması bulunmakta. Bu durumda umudu tamamen kaybetmemek, ama kalan zamanımızı da kısaltmamaktan başka çare görünmüyor.

“En iyi bilinen yol en kısa yoldur.”
Tedavimizi seçerken doğru yaklaşım, deneysel veya etkisi şüpheli tedavileri çaresiz kalınan durumlara bırakmak ve başlangıçta sağlam yoldan gitmektir.

Prof. Dr. Hasan F. Batırel